"Sorumlu Madenciliğin Savunucusu ve Destekçisi Olacağız"

Mimar Mühendisler Grubu (MMG) tarafından düzenlenen “Sürdürülebilir Madencilik ve Çevre Çalıştayı” 8-9 Şubat 2022 tarihleri arasında Ankara Sheraton Otel’de gerçekleştirildi. Çalıştayda konuşan TMD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emiroğlu, toplumun ve küresel kamuoyunun hassasiyetlerine uyumlu politikalar geliştirmek amacıyla ‘Sorumlu Madencilik İnisiyatifi’ başlattıklarını belirterek, “Bizim görevimiz; öncelikle sorumlu hareket etmeyen az sayıdaki şirketin de sorumluluk esaslarına göre hareket etmesini sağlayacak bir rehberlik rolünü üstlenmek. Sorumlu Madencilik İnisiyatifi, işte bu hassasiyetleri gözeterek sorumlu madenciliğin savunucusu ve destekçisi olan bir girişim” dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı himayelerinde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın destekleriyle gerçekleştirilen Çalıştaya; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı, Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Emin Birpınar, MTA Genel Müdürü Vedat Yanık, TKİ Genel Müdürü Dr. Hasan Hüseyin Erdoğan, TMD Başkanı Ali Emiroğlu, TMD İkinci Başkanı Mehmet Yılmaz ve sektör temsilcileri katıldı. 

TMD’nin de destekleyicileri arasında yer aldığı çalıştayda farklı konu başlıklarında madencilik sektörü ve çevresel etkileri ele alındı. 

Çalıştay Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı ve MMG Genel Başkanı Bülent Şen’in açılış konuşmalarıyla başladı. 

“Kamuoyunu Doğru Bilgilendirmeliyiz”

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Şeref Kalaycı, hayatın her alanında madenlerin yer aldığını ve bu sebeple madenciliğe muhalefet etmek yerine siyaset üstü bir yaklaşımla bakılması gerektiğine vurgu yaparak sözlerine başladı.  Yanlış bilgilendirmeler sebebiyle madenciliğe önyargılı davranıldığını belirten Kalaycı, öncelikli görevin kamuoyunu doğru bilgilendirmek olduğunu ifade etti. 

Madencilikte sağlanan başarının cari açığı doğrudan etkilediğini belirten Kalaycı; “Üretim ve ihracat odaklı büyüme modeline geçtiğimiz bu günlerde ürettiğimiz her maden ve her cevher daha çok gelir, refah ve daha az cari açık demektir” dedi. 

Madencilik tarihindeki temel parametrelerin değiştiğini belirten Kalaycı, önceden süre gelen maden rezervinin tespiti ve uygun teknoloji ile çıkarılması parametresinin ‘Sürdürülebilir Çevre’ ve ‘Enerji Dönüşümü Parametresi’ne dönüştüğüne dikkati çekti. 

Madenciliğe olan bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini ifade eden Kalaycı; “Günümüzde madencilik yaparken öne çıkan konulardan birisi sosyal onaydır. Madenci; gerekli iznimi aldım, çevre benim işim değildir asla dememelidir. Korkunun, karşı çıkmanın temelinde iletişimsizlik yatar. Bu sebeple madenciler iletişime her zamankinden daha fazla önem vermelidir” ifadelerini kullandı. 

Madencilerin dikkate almaları gereken diğer parametrenin enerji dönüşümü olduğunu söyleyen Kalaycı, ‘Paris İklim Anlaşması ve Sıfır Karbon Emisyonu’ başlıklarının madenciliğin her aşamasını etkilediğini ve yeşil enerjinin her zamankinden daha çok öne çıktığını sözlerine ekledi.

“5.9 Milyar Dolarlık İhracat İle Önemli Bir Rekora İmza Atıldı” 

Madenlerin, ulusal ve uluslararası politikaları belirlemekte önemli ögelerden biri olduğuna vurgu yaparak konuşmasına başlayan MMG Genel Başkanı Bülent Şen; “Yüksek katma değer yaratan, ülke sanayisinin gelişimine ve istihdamın çözümüne önemli katkılar sağlayan madenlerin ‘tükenen’ kaynaklar olması madenlerin en verimli şekilde değerlendirilmesi konusunu da beraberinde getirmekte” ifadelerini kullandı. 

Türkiye’nin jeopolitik zenginliği sayesinde birçok önemli maden çeşidi ve rezervine sahip olduğunu belirten Şen; “Ülkemizde 70’in üzerinde mineralin üretimi yapılmaktadır. Mineral çeşitliliği açısından dünyada 10’uncu sırada, üretim bakımından 27’nci sırada yer almaktayız. Dünya piyasalarında önemli 90 çeşit mineralden 77 tanesi ülkemizde bulunmakta. Ancak ülkemizin sadece zengin maden kaynaklarına sahip olması yeterli değil. Bu madenlerin zaman geçirilmeksizin etkin bir biçimde işletilmesiyle oluşturulan katma değerin acilen ekonomiye kazandırılması da gerekmekte. Yüksek ekonomik değer sağlayacak şekilde; ithal girdi olarak değil, ülkemize kaynak sağlayacak her türlü yer altı zenginliğinin işlenerek ve üretilerek toplumumuzun hizmetine sunulması gerekir. Maden kaynaklarımızın verimli bir şekilde kullanımı, bu kaynakların âtıl durumda bırakılmaması ve en kısa sürede üretilerek sanayiye sunulması, ülkemizin ekonomisiyle birlikte istihdama da çok olumlu katkılar sağlayacak. Bu nedenle, ülkemizin maden ihtiyacını karşılayabilmek, dışa bağımlılığı azaltabilmek için sürdürülebilir bir maden üretimini gerçekleştirmek zorundayız. Bu amaca, sürdürülebilir bir çevre, insan sağlığı ve sürdürülebilir üretim zincirini iyi yöneterek ulaşabiliriz” diye konuştu. 

“Ülkemizin Maden Potansiyeli Ve Değerlendirme Stratejileri” Oturumu Gerçekleştirildi

Açılış konuşmalarının ardından Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Şeref Kalaycı’nın moderatörlüğünde “Ülkemizin Maden Potansiyeli ve Değerlendirme Stratejileri” başlıklı oturum gerçekleştirildi. Oturumda TMD İkinci Başkanı ve Altın Madencileri Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, Yurt Madenciliği Geliştirme Başkanı Prof. Dr. Güven Önal, MTA Genel Müdürü Vedat Yanık ve Nurol Holding Madencilik ve KÖİ Projeleri Proje Finansmanı Yönetim Kurulu Üyesi Kerim Kemahlı konuşmacı olarak yer aldı. 

“Ne Madenlerimizden Vazgeçeriz Ne De Çevremizden”

Çalıştayın ikinci gününe katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, çevreye ve insan sağlığına duyarlı güçlü bir madencilik sektörünü inşa etmek için dünyadaki en güncel uygulamaları takip etiklerini söyledi.

"Ya çevre ya maden" diyenlere inat "hem çevre hem maden" diye düşündüklerini aktaran Dönmez, "Ne madenlerimizden vazgeçeriz ne de çevremizden. Biz ne ikisini birbirine alternatif ne de birbirine rakip görüyoruz. Aksine ikisini birbirini tamamlayan, birbirini bütünleyen süreçler olarak görüyoruz. Madenlerin çıkarılmasından işlenmesine kadar çevre mevzuatı her süreçte etkin bir şekilde işletiliyor. Madenler çıkarıldıktan sonra da bu kez rehabilitasyon için gereken bütün süreçler mevzuata uygun bir şekilde ilerletiliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Dönmez, sahadaki madencilik faaliyetlerinden sonra bölgenin eski haline getirilmesinin kanuni bir zorunluluk olduğunu belirterek, "Hiç kimse 'ben buradan alacağımı aldım, işim bitti' diyerek çekip gitmiyor. Nasıl ki madencilik öncesi ve esnasındaki faaliyetler kurallarla belirleniyor, sonrası da aynı şekilde kural ve kanunlarla yürütülüyor" ifadelerini kullandı.

Küresel iklim değişikliğiyle mücadelede jeotermal kaynaklara yönelimi artırdıklarını kaydeden Dönmez, şunları söyledi:

"Bu amaç doğrultusunda MTA Genel Müdürlüğü tarafından jeotermal arama faaliyetleri yürütülmektedir. Sadece 2021 yılında bakanlığımız tarafından 301 adet jeotermal arama ruhsatı onaylandı. Tabii ki yapılacak sondaj çalışmaları sonucunda su sıcaklığı ve su kalitesi gibi değerlendirmeler yapılarak jeotermal sahalarının elektrik üretiminde kullanılıp kullanılmayacağı ortaya çıkacak. Gelişen sanayimizin elektrik ihtiyacının karşılanmasında çevre ile uyumlu ve sürdürülebilir jeotermal kaynakların payının artması bizleri mutlu etmektedir."

“Sürdürülebilir Madencilik ve Çevresel Etkileri” Masaya Yatırıldı

Daha sonra moderatörlüğünü Maden Sanayii İşverenleri Sendikası (MASİS) Genel Sekreteri Dr. Tanzel Polat Yılmaz’ın yaptığı ve TÜMAD Madencilik Genel Müdürü Hasan Yücel, SRM Danışmanlık yöneticisi Ece Sanal Kılıçözlü ve televizyoncu Cem Seymen’in konuşmacı olarak yer aldığı “Sürdürülebilir Madencilik ve Çevresel Etkileri” konulu oturum gerçekleştirildi. 

Çalıştay’ın son oturumunda ise TKİ Genel Müdürü Dr. Hasan Hüseyin Erdoğan’ın moderatörlüğünde “Madencilikte Yeni Dönemin Kodları” oturumu gerçekleştirildi. Oturumda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Daire Başkanı Leman Çetiner, TMD Başkanı Ali Emiroğlu ve TOBB Türkiye Madencilik Meclisi Başkanı İbrahim Halil Kırşan konuşmacı olarak yer aldı. 

Oturumda madencilik sektöründe yeni dönem stratejileri, sürdürülebilir madencilik ve gereklilikleri, madenciliğe yönelik olumsuz algının nedenleri ve çözüm önerileri, sorumlu madencilik kavramı, madenlerde mekanizasyon ve dijitalleşme, yeni nesil madencilik, madencilikte kullanılan otomasyon sistemleri çevresel, sosyal, yönetişimsel uygulamalar ve raporlama standartları konuları ele alındı. 

“Takdir Görmeyi Beklerken, En Sert Eleştirilerin Hedefi Olduk”

TMD Başkanı Ali Emiroğlu, madencilerin dünyanın belki de en zor sektöründe çalıştığı, ekonomik ve toplumsal faydalar sağladığı için de takdir görmek istediğini belirterek, “Ancak son yıllarda yaşanılan bazı olumsuzluklar sektörümüze yönelik kamuoyu algısını negatif yönde etkiledi ve bu nedenle bırakın takdir görmeyi, en sert eleştirilerin hedefi haline geldik” dedi.

“Kamuoyunun Yüzde 66’sı Madencilik Sektörüne Karşı Pozitif Bir Görüşe Sahip”

TMD olarak, kamuoyunun madencilik sektörüne yönelik algısının altında yatan nedenleri anlayabilmek amacıyla yaptırdıkları kamuoyu araştırmasının sonuçlarını paylaşan Emiroğlu, şunları söyledi:

“Araştırma neticesinde bizi en çok şaşırtan sonuç; madencilik sektörünün kamuoyunun yarısından fazlasının gözünde olumlu bir algıya sahip oluşuydu. Oysa biz sektör olarak kamuoyunda çok daha fazla negatif bir algıya sahip olduğumuzu düşünüyorduk. Görüşülen kitlenin yüzde 66’sı madencilik sektörüne karşı pozitif bir görüşü olduğunu ifade etti. Bu da bize, toplumda azınlıkta olmalarına rağmen, madencilik karşıtlarının ne kadar organize hareket ettiklerini ve tüm iletişim kanallarını ne kadar aktif kullandıklarını gösteriyor. Yani kamuoyunun önemli bir bölümü sektörümüzü istenmeyen evlat olarak görmüyor. Bu pozitif yaklaşımın en önemli nedeni ise madencilik sektörünün ülke ekonomisi ve kalkınmasına katkı sağlaması. Yani her 10 kişiden 9’u ekonomiye sağladığımız katkının farkında. Bu da bize, sektör olarak hangi konuları gündeme getirip hangi konuları daha az konuşmamız gerektiği konusunda önemli bir ipucu veriyor. Sektör olarak ekonomiye sunduğumuz katkıya vurgu yapmaktan ziyade bundan sonra başka konuları gündeme taşımamız gerekiyor.”

Sektörümüze dair negatif görüş belirtenlerin en önemli gerekçelerinin “doğa ve çevre tahribatı”, “madencilik faaliyetlerinin yeterli özenle yürütülmemesi” ve “işçi güvenliğinin gözetilmemesi” olduğunu ifade eden Emiroğlu, “Bu gerekçeler de sektör olarak üzerinde hassasiyetle durmamız gereken temel konuları oluşturuyor” dedi.  

“Olumsuzluklar Ortadan Kaldırılırsa Negatif Algı Değişecek”

Emiroğlu, madencilik sektörünün doğaya ve insan sağlığına verdiği zarar ortadan kaldırıldığında, iş kazaları engellendiğinde ve madenler prosedürlere uygun olarak çıkartıldığında sektöre karşı negatif veya nötr yaklaşan kesimin hemen hemen hepsinin fikrinin olumlu yönde değişeceğine dikkat çekti. Madencilerin artık çevresel etki, iş kazaları, çalışan haklarına yönelik düzenleme ve iyileştirme faaliyetleri üzerinden iletişim yapması gerektiğinin altını çizen Emiroğlu, bunların yapılması halinde toplumda oluşan negatif algının pozitife çevrilmesinde daha etkili olunacağını söyledi. 

“Sorumlu Madencilikte Sektöre Rehberlik Edeceğiz”

TMD’nin, toplumun ve küresel kamuoyunun hassasiyetlerine uyumlu politikalar geliştirmeye çalışıp, üyelerini de bu beklentilere uyumlu faaliyet yürütmeye teşvik ettiklerini söyleyen Emiroğlu, bu amaç doğrultusunda ‘Sorumlu Madencilik İnisiyatifi’ başlıklı bir süreci başlattıklarını anlattı. Emiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Maden, hayatımızın her alanında var. Ancak madencilik “sorumlu” yapıldığı takdirde sürdürülebilir ve değerli olabilir. Kuşkusuz sektörümüzde bu işi sorumlu olarak yapan şirketler çoğunlukta. Bizim görevimiz; öncelikle sorumlu hareket etmeyen az sayıdaki şirketin de sorumluluk esaslarına göre hareket etmesini sağlayacak bir rehberlik rolünü üstlenmek. Öte yandan bu işi layıkıyla yapan sorumluluk sahibi şirketlerin de hakkını ve itibarını korumak da bir diğer sorumluluğumuz. Ortaya koyduğumuz Sorumlu Madencilik İnisiyatifi, işte tüm bu hassasiyetleri gözeterek sorumlu madenciliğin savunucusu ve destekçisi olan bir girişim. Bu sayede sektörümüzdeki yanlış uygulamaları eleştirip, iyi uygulamaları destekleyen güçlü bir duruş sergileyeceğiz. İnisiyatifi olarak, insanı ve insan emeğini merkeze koyan, çevre ve ekosistemin korunmasını gözeten, yerel toplum başta olmak üzere tüm paydaşlarla saygı, dürüstlük ve şeffaflığa dayalı bir sorumlu madencilik kültürünün oluşması için uzun ve zor bir yola çıkmış bulunuyoruz. Tarafsız, bilimsel, uygulanabilir, uluslararası standartlarla uyumlu ve ülkemizin gerçeklerine uygun biçimde Sorumlu Madencilik İlkelerini belirlenmesi amacıyla saygın bir Akademik Kurul oluşturduk. Bu Kurul, alanlarında otorite konumunda olan çok değerli akademisyen ve sektör profesyonellerinden oluşuyor. Akademik Kurul, öncelikli olarak uluslararası madencilik endüstrisinde standartlaşmış dört temel ilke üzerinde çalışmalarını yürütüyor. Hali hazırda “Sağlık ve Güvenlik”, “Doğa ve Ekosistem”, “Sosyal Diyalog ve Yerel Kalkınma” ve “İş Etiği ve Şeffaflık” başlıklarından oluşan bu temel ilkelerle ilgili dört ayrı komite eşzamanlı çalışmalarını sürdürüyor.”